İsviçre Fenerbahçeliler Derneği Fenerbahçe
03 Temmuz 2025

Yöneticilerimiz, 3 Temmuz Kumpasının 14. yılında süreçle ilgili önemli açıklamalarda bulundu

İsviçre Derneği Yöneticilerimiz, 3 Temmuz Kumpasının 14. yılında süreçle ilgili önemli açıklamalarda bulundu

Yöneticilerimizin açıklamaları şu şekilde:

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Fenerbahçe, her şeyiyle büyük ve lider bir kulüp

Fenerbahçe’nin hedef alınmasını ihtimal dahilinde tutan çok büyük sebepleri var; FETÖ’nün futbola girme hevesi ve bu hedef içerisinde de önünde engel gördüğü en büyük yapı Fenerbahçe olması. Fenerbahçe, her şeyiyle büyük ve lider bir kulüp. Bunu yenmeden, alt etmeden bu sektörde başarılı olabilmek mümkün değil. Bu açılardan baktığınızda Fenerbahçe’nin hedef olması son derece normal. Fenerbahçe’nin neden hedef alındığının anlaşılabilmesi için 2011’de Fenerbahçe’nin hangi durumda olduğuna –maddi ve manevi- bakmak lazım. Maddi açıdan Forbes’ta ekonomik açıdan dünyanın sayılı 20 kulübü arasına girmiş, borsa değeri milyar doları aşmış, takım kalitesi Şampiyonlar Ligi’nde oynamaya yeterli olduğu halde yeni takviyelerle belki o kupada çok iddialı olabilecek bir takım hüviyetine bürünmüş, amatör branşların tümünde Türkiye’nin lideri olmuş bir kulüp ve bunun da ötesinde kuruluş felsefesine uygun olarak vatan müdafaası için kendini pozisyonlanmış, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda yaşayan, çağdaşlığın sembolü, Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü! Baktığınızda o dönemde bizim gibi hedef alınan büyük yapılar millî Ordu, MİT, medyada önemli yazarlar, bilim adamları, düşünürler, tıp insanları yani pek çok vatansever insan. Bu tablo içerisinde Fenerbahçe’nin hedef alınmasını ihtimal dahilinde tutan çok büyük sebepleri var, onun da ötesinde ki daha sonra medyaya da yansıdı, şu an sosyal medyada da dolaşıyor, FETÖ’nün futbola girme hevesi ve bu hedef içerisinde de önünde engel gördüğü Fenerbahçe olması. Yani Fenerbahçe, her şeyiyle büyük ve lider bir kulüp. Bunu yenmeden, alt etmeden bu sektörde başarılı olabilmek mümkün değil. Bu açılardan baktığınızda Fenerbahçe’nin hedef olması son derece normal.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe’yi canı pahasına seviyor, canı kadar seviyor, en kıymetlisi!

Ama arka planında şöyle bir yanılgı var ki bunun FETÖ’cü savcılar itiraf ettiler biliyorsunuz; Fenerbahçe taraftarı, Fenerbahçe’yi canı pahasına seviyor, canı kadar seviyor, en kıymetlisi! Dolayısıyla Fenerbahçe kurum olarak baktığınızda bir spor kulübünün ötesinde insanlar için adeta bir inanç. Bence bunu göz ardı ettiler. Ve Fenerbahçe’nin diğer millî kurumlar gibi esir alınabileceğini, teslim alınabileceğini düşündüler. Taraftarımız sağ olsun tek yürek ve tek bilek, buna izin vermeyeceğini daha birinci gün ilk saatlerden itibaren ortaya koydu ve FETÖ’nün belki de kurduğu kumpasların en büyüklerinden bir tanesi daha ilk gün akamete uğramaya başladı. Ondan sonra akıl almaz bir medya karalaması, linç, peşinen suçlu ilan etme çabası… Bunlarla birlikte yaşanan yıllar. Ve buraya kadar geldik. Ben her sene söylüyorum ama bunu söylemekten de hiçbir zaman çekinmeyeceğim; 2011’de başlayan mücadele tabii ki o gün Başkanımız Aziz Yıldırım idi, şimdi Sayın Ali Y. Koç ve hiç kesintiye uğramadı. Mücadele ilk gün nasılsa bugün de aynı kararlılıkla sürüyor. Ben Yüksek Divan Kurulu Başkanı olmadan önce de Sayın Fethi Bey ile daha sonra Alper Bey ile hep bu konuyla ilgili çalışmalar yaptık. Benim onların haklarını teslim etmem gerekiyor. Biz nasıl takip ettiysek aynı şekilde takip ediliyor. Herkes şöyle zannediyor, biz sadece 3 Temmuzlarda veya davalarda,  duruşmalarda bu konuyla yoğunlaşıyoruz, tam tersine bizim bu konuyla yoğunlaşmadığımız an yok. Bizim belki de yönetici olarak Alper Bey’in de, Fethi Bey’in de en büyük şanssızlığı bu. Yani diğer kulüp yöneticilerinin çoğu sportif konularla, amaçlarla hemhal olurken bizim birinci önceliğimiz hep bu oldu ve hep olmaya da devam edecek.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Bizim şu saatten sonra Türkiye’de veya Dünyada masumiyetimizi ispat etmeye herhangi bir ihtiyacımız yok

Tanıtım videosunda da kulübümüzün açıklamasında da hep belirtiliyor; bizim şu saatten sonra Türkiye’de veya dünyada masumiyetimizi ispat etmeye herhangi bir ihtiyacımız yok. Çünkü her türlü yargı kararıyla masumiyetimiz ve bize yapılanın bir kumpas olduğu tespit edildi. İnanın en ufak ayrıntıyı bile ihmal etmeden, yani söz gelimi şu anda çok büyük davalarımız var; İçişleri Bakanlığı ve Türkiye Futbol Federasyonu’na karşı açılmış, bu bir tarafta. Tutuklamaların haksızlığı yönünde tazminat davaları açtık. Buradaki davalar bile o tutuklamaların, o sürecin bir parçası. Yani o davaların takip ediliyor olması önemli. Ben, arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum. İyi ki varlar. Sayın Ali Y. Koç’a şükranlarımı sunuyorum. Tabii Sayın Aziz Yıldırım da sürekli bu işin içinde ve o da hiç vazgeçmedi. Sayın İlhan Ekşioğlu, o gün bizimle birlikte yargılanan Tamer Yelkovan, Cemil Turan, Ali Kıratlı, İbrahim İşcan ve adını şu anda sayamadığım birçok arkadaşım hala bu mücadelenin içindeler. Bu artık bizim hayat ışığımız, gayemiz oldu ve bu mücadeleyi yaşayacağız inşallah.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Camiam adına şanslı hissediyorum, çünkü camiamız hiçbir zaman bizi yalnız bırakmadı, hep arkamızda durdu, destek oldu. Minnettarım. Çocuklarıma bırakabileceğim çok değerli bir miras var

Kendi adıma yaşadığım süreci şöyle değerlendirebilirim; ben bir hukuk adamıyım ve o olay olduğu zaman da çok tecrübeli bir avukattım. Türkiye’nin futbolda uzmanlığı konusunda ilk CAS hakemi ben olacaktım. Maddi ve manevi kayıplar çok büyük ama şöyle kayıp bence daha büyük; tıpkı Fethi Bey gibi, tıpkı Alper Bey gibi maalesef hayatımın çok büyük bir bölümünü bu dava kaplıyor. Bazen ‘Neden bizim başımıza geldi?’ diye üzülüyorum ama bir yandan da şöyle şükrediyorum; camiamız bizim hakkımızı verdi, hakkımızı teslim etti. Ben tahliye olduğumun ertesi günü ofise gittim. Otoparka aracımı park ettim, yürürken bir karı koca geldi yanıma ve boynuma sarılıp hüngür hüngür ağladılar ve dediler ki, ‘Biz bugüne kadar her gece sizin için ağlıyorduk.’  Bu sevgiyi gördüğünüzde bu paha biçilemez. Bugün bile ben nereye gitsem o dönemin sevgi, saygı izlerini halâ görüyorum. Bu yönden baktığımda da kendimi şanslı hissediyorum. Camiam adına şanslı hissediyorum, çünkü camiamız hiçbir zaman bizi yalnız bırakmadı, hep arkamızda durdu, destek oldu. Minnettarım. Çocuklarıma bırakabileceğim çok değerli bir miras var.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Bu bir bayrak devri. Bayrağı biz devraldık

Sevgili Yüksek Divan Kurulu Başkanımızın sözlerinin üzerine katkıda bulunmak istiyorum. Birincisi, çok teşekkür ederim; hem Başkanımız hem Yönetim Kurulumuz hem de kendi adıma. İltifat ettiniz. Sağ olun. Bu bizim görevimiz. Bugün devletimizin kanalında yayınlanan röportajımda da bu konuya değinirken dedim ki, ‘Bu bir bayrak devri. Bayrağı biz devraldık.’ Nasıl ki bu konunun üzerine bizden evvel gidildiyse biz de aynı şekilde Şekip Bey’in ifade ettiği gibi gidiyoruz. Biz bununla yatıp bununla kalkıyoruz. Bir gün biz de olmayacağız belki ve bu süreç devam ediyorsa buraya gelecek yeni yönetim de aynı şekilde devam edecek. İkinci söyleyeceğim şey, benim şahsen geçirdiğim bir olayla çok örtüştüğü için sevgili Başkanın ‘Niye bana oldu?’ ifadesi.. Ben çok büyük bir kaza geçirdim. Ölümden döndüm. Ondan sonra da hep kendime o kazada ki bu bir deniz kazasıydı. Sürat teknesinin üstünde de ben dahil altı kişi vardı. Hiçbirisine bir şey olmadı ve ‘Niye ben?’ diye sorguladım. Sonra kendi kendime dedim ki, ‘Sen herhalde Allah’ın sevgili kulusun. Bu kaza senin başına geldi ama hayatta kalman Allah’ın bir lütfu. O katkıyı da bunun için sunmak istedim.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Her Fenerbahçeli gibi bu bizim için büyük bir darbedir, büyük bir travma, büyük bir haksızlık ve bu haksızlığa son verilmesi şart

Ben bu olayın başından beri içerisindeyim. Dillendirmediğim bir şey bu çünkü biz mesleğimizle ilgili birçok şeyi konuşmayız. Babam TFF eski Başkanı sayın Mahmut Özgener’i savunduğu için ben dosyanın en başından beri her türlü detayına hakimim. Ben şahsen bu işte çalışmadım ama hakimim. Fenerbahçe olduğu için zaten illa ki hakimim. Bir de üstüne hukukçuyum. Bunlar hiç olmasa bile, babamın Mahmut Bey’i savunma durumu olmasa bile, ben yönetime gelmemiş olsam bile her Fenerbahçeli gibi bu bizim için büyük bir darbedir, büyük bir travma, büyük bir haksızlık ve bu haksızlığa son verilmesi şart. Bunu artık arkamızda bırakıp önümüzde bakalım. Şekip Başkan ne güzel söyledi, biz sportif başarılara bakalım, dünyanın en büyük kulübünü daha büyük yapalım, daha başarılı yapalım. Sabahtan akşama kadar her gün bunun ekseninde kaç dosya var ki tazminat davalarını demiyorum, daha devam eden dosyalar da var, daha yeni gelişmeler var, yani bu devam ediyor. Yatıyoruz devam ediyor, kalkıyoruz devam ediyor.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Hatırlayın; sokaklarda, duruşmalarda ve her türlü mecrada hepimiz kenetlendik. Bunun peşini bırakmadık

Fenerbahçe Spor Kulübü, nasıl zaferle çıkabildi? Çok basit; bunun bir kumpas olduğu anlaşıldı. Biliyorsunuz ilk yargılama safhasında Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım, Sayın Şekip Mosturoğlu, Sayın İlhan Ekşioğlu, kulübümüz çalışanları, diğer kişiler yargılandılar ve ceza aldılar. Daha sonrasında başından beri dediğimiz ‘Bu bir tuzaktır, bunlar gerçek değildir’ diye haykırdığımız şeyler ortaya çıktı.  Ortaya çıkınca ne oldu? Hukukta yeniden yargılanma müessesesi vardır. Bu yeniden yargılanma müessesesi tesis edildi, orada tekrar yargılandılar ve sonunda ne oldu? Yargıtay’ın kararıyla kesinleşti ve beraat ettiler, bitti! Bunun daha ötesi yok. Hukukta oradan sonrası yok. Yani beraat ettiler. Yani ne demek bu? O zamanki Başkan ve Yönetimimiz ve diğerleri, bu suçları işlememiş, bu suçları işlemiş gibi bir düzenek kurulmuş, Fenerbahçe’yi ele geçirmek için! Bu ortaya çıktı. Bunun aksini kimse ifade edemez diye düşünüyorum.

Yaşayan bilir, hatırlayın; sokaklarda, duruşmalarda ve her türlü mecrada hepimiz kenetlendik. Bunun peşini bırakmadık. Aziz Başkan ilk ve net olarak bunun arkasındaki bit yeniğini hisseden, bilen ve aslında Türkiye Cumhuriyeti’ni uyaran beyanatını o verdi. Fitili o yaktı. Bu terör örgütüne ilişkin mücadelenin fitilini Sayın Aziz Yıldırım yakmıştır. Bunun arkasında da tüm camia gelmiştir, gelmeye devam ediyor. Bunu hep söylüyoruz; bu bizim kırmızı çizgimiz!

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Bu birinci günden beri bu şekilde; Nasıl başardık? İnançla başardık. Kimin inancıyla başardık? Taraftarın inancıyla başardık. Taraftar bizi bir an olsun yalnız bırakmadı. Desteğini hiçbir zaman esirgemedi ve hiçbir zaman düşmemize izin vermedi

Şimdi ekrana gelen VTR’de de görüyoruz binler var. Bu birinci günden beri bu şekilde; Nasıl başardık? İnançla başardık. Kimin inancıyla başardık? Taraftarın inancıyla başardık. Taraftar bizi bir an olsun yalnız bırakmadı. Desteğini hiçbir zaman esirgemedi ve hiçbir zaman düşmemize izin vermedi. Hep arkamızdaydı, her yerde arkamızdaydı. FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemde Beşiktaş Adliyesi’nin önünde başladı bu mücadele, en son gün Metris’teki tahliye gününe kadar. O süreci izleyin, hiçbirinde onlarla, yirmilerle, otuzlarla, yüzlerle, binlerle de değil, on binlerle ifade edilebilecek topluluklar var. Başkanın tutuklandığı gün cadde yürüyüşünde yüzbinler var, Anıtkabir toplanması yüzbinler var, Topuk Yaylası’ndaki sezon açılışı yüz binler var. Bunlara baktığınız zaman bu taraftarın bir Kurtuluş Savaşı mücadelesi. Kurtuluş Savaşı nasıl başarılı oldu? Aynı inançla ve bu inancı taşıyorduk, taraftarımız taşıdı. Halâ da taşıyoruz. Bir röportajda da söyledim, bu pratikten sonra böyle bir şeye bir daha kalkışsalar bunun on katı taraftarımız tepki gösterir. Çünkü taraftarımızda o inanç var. Fenerbahçe’yi canı pahasına seviyor.

Yönetim Kurulu Üyemiz Alper Alpoğlu: Bizim camiamızın kararlı duruşu, bu işe bakış açısı hiçbir zaman değişmediği sürece FETÖ’nün bakış açısının değişip değişmeyeceğinin bizim adımıza bir önemi yok

‘FETÖ amacından vazgeçti mi?’ sorusunun cevabı aslında çok açık. FETÖ o zaman amacından vazgeçmemişti, hala da vazgeçmedi, bundan sonrada amacından vazgeçmeyecek. Bizim camiamızın kararlı duruşu, bu işe bakış açısı hiçbir zaman değişmediği sürece FETÖ’nün bakış açısının değişip değişmeyeceğinin bizim adımıza bir önemi yok. Üzerinden 14 yıl geçmiş ama daha dün gibi. Ne kadar yol aldık dersek, Aziz Başkanımız, diğer yöneticilerimiz ve yargılanan diğer kıymetli isimler olsun her biri hukuk önünde tertemiz aklandılar. Bunu yapanlar, bunların hesabını vermeye başladılar, tabii memnun olmadığımız Yargıtay’ın verdiği bazı kararlar var ama orada da hukuk mücadelemiz devam ediyor. Her şey olmasına rağmen ne FETÖ’nün bize karşı bakış açısı değişti, ne de bizim buradaki kararlığımız değişti. Biz mücadelemizi sonuna kadar vermeye devam edeceğiz ama FETÖ zayıfladı, bizimle olan hesabı bitti gibi düşünüyorsak vah bizim halimize. Tabii ki düşünmüyoruz ama bunu bile aklımıza getirmememiz gerekiyor. Bildiğimiz ama açığa çıkmayan bazı şeylerin de yavaş yavaş açığa çıktığını biliyoruz. Bu süreç nasıl bu hale geldi, süreci bu hale getiren insanlar nasıl bu zamana kadar bunların hesabını vermediler? Artık oturup bunu konuşmamız gerekiyor. Ben hep şunu söylüyorum, ‘3 Temmuz’un hesabının sorulma aşaması bizim camiamızın kırmızı çizgisidir.’ Burada veya bu görevlerde kimler olursa olsun bu kırmızı çizginin dışına çıkmayacağına inanıyorum. Camiamızın da bu kırmızı çizgiyi sahipleneceğine ve kırmızı çizgiler nezdinde hareket edeceğine inanıyorum.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: FETÖ ile olan bütün davalara devletin kurumları dahil oldu, bizim hiçbir davamıza dahil olmadılar. Biz hep tek başımızaydık

3 Temmuz sürecinin içerisinde sadece Fenerbahçe yoktu, başka kulüpler de vardı ama onlar kupayı iade edecek kadar farklı bir bakış açısına ve farklı bir pozisyona sahipti. Biz ise ‘Çınarın dalından bir yaprak bile vermeyeceğimizi söyleyerek olaya başladık.’ Biz bu mücadele içerisinde o kadar yalnızız ve o kadar iğneyle kuyu kazıyoruz ki mesela darbe teşebbüsünden sonra FETÖ ile olan bütün davalara devletin kurumları dahil oldu, bizim hiçbir davamıza dahil olmadılar. Biz hep tek başımızaydık. Sadece Fenerbahçe savunma ekibi, Fethi Bey, Naim Hoca oradaydı, bir avuç insandık ve dışarıda taraftarlarımız vardı. Biz savunduk, hiç kimse yoktu. Darbe teşebbüsünde yapılan yargılamalardan daha üst düzey FETÖ’cüler yargılanıyordu. Bunlar altın kuşak dedikleri kamu görevlileriydi ve onlarla beraber biz davalara çıktık. Bizim taraftarımız o kadar zeki ve unutmayan taraftar ki yıllar evvel verilen yanlış taç kararını bugün tartışıyorlar. Fenerbahçe’ye yapılanı bizim camiamız asla unutmaz. O gün FETÖ’nün en büyük savunucuları bugün karşıtmış gibi gözüküyorlar. Bunların vebali halâ onların üzerinde, çıkıp kimse bizden özür dilemedi. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı döneminde bir tek yasayı veto etti. 6222’nin değişik hali. Yine yasanın değişmesi sürecinde üç tane gazeteci bir kitap yayınladılar ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dağıttılar. Bu üç gazetecinin bir tanesi kaçak diğer ikisi görevlerine devam ediyor. Bunları kamuoyu unutabilir ama bizim camiamız unutmaz.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Fenerbahçemiz haklı olduğu halde bir nevi duvara çarpıyor ve sonuç alamıyor

Yapılan kötülükler bir gün ortaya çıkar. Atılan yalanların gerçekleri elbet bir gün ortaya çıkar. Burada da çıkmıştır, çıkmayanlar ortaya çıkacaktır. Bunu zaman gösterecek ve bunun üstünün kapatılması söz konusu bile değildir. Dile kolay 14 yıl olmuş… Tazminat tarafını ele alırsak davaları açalı dört yıl geçmiş onlar bile şu anda görevsizlik kararlarından dolayı başa sardı, kısacası daha başlayamadık bile! Daha ne kadar devam eder, ne kadar uzun sürer, son gelişmeler… Dosyada gizlilik kararı olduğu için biz de bir şey bilmiyoruz ama gelen çok esaslı bir ihbar var onun içinden kimler ve başka neler çıkacak, kimler kimleri nasıl yönlendirmiş neler yapılmış gelen ihbardan az çok anlaşılıyor. Bunun daha devamı olacağı da belli göreceğiz, bunları zaman gösterecek. Sebeplerini ben tahmin edebiliyorum ama Fenerbahçemiz haklı olduğu halde bir nevi duvara çarpıyor ve sonuç alamıyor. Bu sistematik olay neyden kaynaklanıyor? ‘Yapı’ diyoruz, onu diyoruz, bunu diyoruz bir türlü kendimize anlatamıyoruz çünkü gerçekten olağanüstü bir şeyle karşı karşıyayız. Biz mağdur edebiyatı yapmıyoruz, bunları dile getirmemiz gerekiyor. Mağdur edebiyatı yapmak istemem çünkü yerden göğe kadar haklıyız.

Yönetim Kurulu Üyemiz Alper Alpoğlu: Biz çok büyük zarar gördük, hem maddi hem manevi. Biz maddi zararlarımızın zaten peşindeyiz ama manevi zararlarımızı hangi para birimi karşılayabilir? Öyle bir para birimi yok

Biz davaları açıyoruz, 9-10 ayda bir celse göremiyoruz, 4 yıl geçiyor davanın açılacağı yeri göremiyoruz. Hukukçular bizi daha iyi anlar… Hakimin dosyayı gönderdiği yeri söylersek herhalde komedi programına döner burası. Bir de oradan gelecek, o bozulacak, bir daha gidecek… Öyle bir sürüncemeye giriyor ki iş biz diyoruz bu olabilir İçişleri Bakanlığı’na açtığımız dava da aynı şekilde oradan oraya gidiyor… Pek çok konuda başvurularımız hep bir sürüncemede kalıyor, bir yol kat edemiyoruz. Diyoruz acaba bu bizimle ilgili bir nokta, hayır, bakıyoruz başka kulübün bizden daha rahat yol aldığını görebiliyoruz. Bunu pek çok şeye bağlayabiliriz ama bağlamamaya da gayret ediyoruz. Bu terör örgütü ilk defa bizimle başarısız oldu. O zamanları göz önüne getirelim, kozmik odaya girdiler karşılarında hiçbir direnç görmediler, gördülerse bunlar basit dirençlerdi. Bu ülkede Genel Kurmay Başkanları tutuklandı. Karşılarında kimselerin duramadığı çok güçlü bir dönemlerinde onlar da böyle bir şey beklemiyordu. Biraz önce Şekip Başkan da söyledi bu olaylar başka kulüplerin de başına geldi ama bizim gösterdiğimiz direnci göstermediler. Onlara en büyük darbe bizim gösterdiğimiz mücadele oldu. Biz çok büyük zarar gördük, hem maddi hem manevi. Biz maddi zararlarımızın zaten peşindeyiz ama manevi zararlarımızı hangi para birimi karşılayabilir? Öyle bir para birimi yok. Bizim bunları tazmin etme çabamızı bile ben ayıp olarak görüyorum ama orada da bir arpa boyu yol kat edemiyoruz.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Bütün popüler davalara baktığımız zaman FETÖ sonucuna ulaştı, sonuca ulaşamadığı tek dava bizim davamız

FETÖ 2018’den sonra yeniden yapılanma halinde ve rövanşını da almak isteyecekleri en önemli dava bu dava, başka bir davaları yok. Balyoz, Ergenekon, Oda TV, İzmir Casusluk… Bütün popüler davalara baktığımız zaman FETÖ sonucuna ulaştı, sonuca ulaşamadığı tek dava bizim davamız. Bize nerede zarar verdi? Türkiye Futbol Federasyonu’nun basiretsizliği ve kötü yönetimi sebebiyle UEFA’da verdi. Onun dışında Türkiye’de gidilebilecek bütün yargı mercilerinin hepsinde biz kazandık. TFF’nin o gün UEFA’ya verdiği belgeler, TFF’nin o günkü yöneticileri ve profesyonel çalışanlarının içeriden bu yapıya destek olması maalesef orada bizi acayip bir zarara soktu. Bizim camiamız o zararları yerine koyar, fazlasıyla tazmin eder. Sportif başarılarla da o zararları karşılarız ama uğradığımız manevi zararları hiçbir para ölçüsüyle geri kazanamayız.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Bakın Şampiyonlar Ligi müsabakalarından men edilme süreci nasıl başlıyor

Bakın federasyon tarafıyla süreç nasıl başlıyor? Yani Şampiyonlar Ligi müsabakalarından men edilme süreci nasıl başlıyor? O zaman Şekip Başkan, Aziz Başkan hepsi tutuklular. Kulübün Başkan Vekili ve Asbaşkanı Nihat Bey ve Ali Bey. Kulübe Türkiye Futbol Federasyonu’ndan bir yazı geliyor, resmi bir yazı. Tazminat dosyalarında bu yazı var. Nitekim daha önce de buna değindik, kısa bir yazı. Kısaca yazıda diyor ki, ‘Sen Fenerbahçe’nin kendisinin bu Şampiyonlar Ligi müsabakalarından çekilmesini talep et, aksi takdirde Fenerbahçe ki sadece Fenerbahçe değil, Fenerbahçe’yle birlikte Türkiye Cumhuriyeti de çok ağır cezalarla karşı karşıya kalabilir’ diyor. Zaten hatırlayın CAS’taki davayı feragat değil geri çekmenin önemli bir sebebi var. Hep böyle açıklanmamış ama herkesin bildiği bir sebep var, ülke menfaatler için. Yine hatırlayın, o dönemin ileri tarihlerinde çok önemli iki tane uluslararası spor etkinlikleri var ve bunlara ev sahipliği yapmamız gibi bir durum söz konusu. Yani bize öyle bir sopa gösteriliyor. Ve bu yazıda diyor ki, ‘Sen 48 saat içinde Fenerbahçe’yi çek, Şampiyonlar Ligi’nden. Yoksa hem senin başına hem ülkenizin başına büyük felaketler gelecek.’ Fenerbahçe’nin o zamanki yönetimi bunu kendileri yapabiliyor mu? İstese bile yapamıyor, böyle bir yetkimiz yok. Hatırlayın daha geçen sene biz Yönetim Kurulu’nun yetkisi olmadığı için turnuvaya çıkıp çıkmamayla ilgili genel kuruldan yetki aldık. Hem de genel kurulun katılımı itibarıyla rekor sayıda kongre üyesinin katılımıyla oy birliği ile aldık. Ligden çekme dahil her türlü yetkiyi kullanmak gibi geniş bir şey. Dolayısıyla 48 saat içinde genel kurulu çağıracaksın ki bu mümkün değil. Doğal olarak o zamanki yönetim de Nihat Bey ile Ali Bey liderliğinde cevap yazıyorlar ve aynen bu söylediğim sebeplerden dolayı ‘Mümkün değil, bizim yetkimiz yok, onun için buna olumlu cevap vermemiz söz konusu değildir. Her türlü hukuki yasal haklarımız saklıdır.’ diyor. Bu olmasına rağmen, bu arada polis soruşturması devam ederken… Bunun emsali de var, Yunanistan’da (Olympiacos). Hukukta ‘bekletici sebep’ diye bir şey vardır. Bizim tüzüğümüzde disiplin ile ilgili de benzer bir bekletici sebep var. Diyor ki, ‘Disipline sevk edilen, çıkarılmak üzere ihraç edilmek üzere sevk edilen bir kongre üyesiyle ilgili aynı konuda bir yargılama varsa onun sonucunu bekleyeceksin.’ Bu böyledir. Tüzüğü niye böyle yazdık? Şekip Başkanın dediği gibi evrensel hukuk ilkesidir ve onun için öyle yazılıyor. Burada da aynı şey var; ne yapacaktı? Niye basiretsiz bunlar? Niye bunlar iş bilmez? Savunmamızı bile almadan ki savunma diye bir şey var. Disiplin cezalarında, spor hukukunda TFF’nin talimatlarında sizin savunmanızı alıyor ama savunma yok, basıyor geçiyor. Sebep olarak niye bunu değerlendirip kenara koymuyorsun? O bütün yargılamaların sonunda velev ki suç işlenmiş olsaydı o zaman cezayı kesseydin, belki ligden düşürseydin gibi gibi gibi. Elinden ne kaçacaktı? Fenerbahçe orada duruyor. Budur yani.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılmamamıza karar veren UEFA değil, federasyonun tercihi. Bu çok önemli bir nüans

Şöyle de kritik bir şey var; bizi Şampiyonlar Ligi’ne sokmayan kim? O an için belli değil. Biz futbol federasyonu olduğunu bilmiyoruz. Şöyle bilmiyoruz; bu karara karşı Fenerbahçe, Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’na müracaat ediyor. Orada diyorlar ki, ‘UEFA sizi yasakladı, UEFA’dan gelen yazı üzerine biz yaptık.’ Sonra bu CAS sürecinde ortaya çıkıyor ki UEFA belge koyuyor, ‘Ben değil, seni federasyon sokmadı.’ İçeride federasyon UEFA’ya atıyor topu, tabii UEFA kendini sağlama almış vaziyette, UEFA federasyondan her türlü yazıyı almış. Aslında UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılmamamıza karar veren UEFA değil, federasyonun tercihi. Bu çok önemli bir nüans.

Söz alan Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin, “Ben sekiz sene önce bu zamanlarda UEFA Futbol Hukuku programına dahil olmuştum. Orada sunum yapanlardan ve o zamanın da UEFA’nın çok üst düzey bir yetkilisi, şimdi onu söylemeyeyim çünkü FIFA’da görev alıyor. UEFA’daki genel disiplin cezalarıyla ilgili bir sunum yapılıyordu. Sunuma ara verildiğinde ben bu meseleyi açtım. ‘Bunu nasıl yapmadınız, beklediniz?’ dedim. ‘Tercümeler de çok kötüydü’ dedi. Daha oradan başlıyor.” dedi.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: O dönemin Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili Lütfi Arıboğan, UEFA’yı manipüle ediyor. Yani UEFA ile yapılan yazışmanın içeriğini Lütfi Bey belirliyor

Benim mail hesabıma yurt dışı mail hesabından bir takım yazışmalar, ekran görüntüler geldi. O ekran görüntüleriyle çok net ve sabit, o dönemin Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili Lütfi Arıboğan, UEFA’yı manipüle ediyor. Yani UEFA ile yapılan yazışmanın içeriğini Lütfi Bey belirliyor. Ve UEFA da bize bir yazı yazıyor. Onunla da yetinmiyor Lütfi Bey, medyaya da herhalde o kozmik odada olan evrakları servis ediyor, hem de kime ediyor? Mehmet Baransu’ya ediyor. Mail geldi ve o akşam Fethi Bey, Alper Bey ve Başkan Sayın Ali Y. Koç ile bir telekonferans yaptık. İnanılmaz heyecanlandık çünkü biz bunu biliyorduk. Bildiğimiz bir gerçekti ama hiçbir şekilde belgelendiremiyorduk. O belgeyle birlikte Cumhuriyet Savcılığı’na gittik. Ben şahsım adına, Alper Bey kulüp adına şikayetçi olduk.

Yönetim kurulu Üyemiz Alper Alpoğlu: En başında ifade ettiğimiz gibi gerçeklerin bir gün açığa çıkmak gibi böyle güzel bir huyu var

Şekip Başkanın dediği gibi bu mail gelince içeriği okudukça hayretler içinde kaldık. Pek çok şeyi biliyorduk ama bu kadarını tahmin ediyor muyduk? Bir terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla hüküm giymiş FETÖ’nün bir medya sorumlusuyla bütün belgeleri neden paylaşır, bir federasyon başkan vekili? Bunun mantıklı açıklaması ne olabilir? Yine federasyonun ne kadar gizli bilgi, belge, evrakı varsa Fenerbahçe ile ilgili yorumlar, Fenerbahçe ile ilgili pek çok konu görüyoruz ki dağılmış, her yere gitmiş. Biz tabii bu belgeleri, bilgileri hem içeriğinin daha detaylı şekilde ortaya çıkarılması hem de bağlantıların ortaya çıkarılması amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’na hiç vakit kaybetmeden ertesi gün Şekip Başkan ile beraber gittik. Saatlerce sürdü. Hem Terör Başsavcılığı’yla iletişime geçtik, terör başsavcısına anlattık, konu çok ciddiye alındı. Bununla ilgili bir terör soruşturması açıldı. Konu artık Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ve biz, soruşturmanın gayet iyi ve etkin bir şekilde ilerlediğine inanıyoruz. İlerleyen günlerde de bu konuda müspet sonuçlar alabileceğimize inanıyoruz. Yayının en başında söyledik, biz bunları o dönem anlatırken bir hurafe olarak lanse eden insanlar oldu. Hayal görüyoruz, böyle bir şey yok, sürekli olarak bir manipülasyon yapıyorsunuz gibisinden anlatanlar oldu. Ve şimdi en başında ifade ettiğimiz gibi gerçeklerin bir gün açığa çıkmak gibi böyle güzel bir huyu var. Bu gerçekler açığa çıktıktan sonra, bununla ilgili bir terör soruşturması ortaya çıktıktan sonra ki şu anda hesap sorma sürecindeyiz, bu şekilde konuşan insanlar az olsun utanırlar mı onu bilmiyorum. Ama Fenerbahçe’nin özellikle neden hedefte olduğunu, Fenerbahçe’nin bu süreçte vermiş olduğu mücadelenin ne anlama geldiğini günler geçtikçe bugün yine bizim anlattıklarımızı hurafe gibi görenler, günler geçtikçe onların da açığa çıkmasıyla birlikte artık sanırım biraz olsun pişman olurlar diye düşünüyorum. Ben tabii burada Şekip Başkana çok teşekkür etmek istiyorum, bizim Hukuk ekibine teşekkür etmek istiyorum. Biz, A’dan Z’ye bu işin peşini bırakmadan devam ediyoruz, edeceğiz de. Sonuna kadar gideceğiz. Ben inanıyorum ki yakın zamanda hem bu konu hem de burada şimdi detayına giremeyeceğimiz pek çok konu var, o pek çok konuyla ilgili olarak da bizi heyecanlandıran... Şöyle ki biz heyecanlanıyoruz, Şekip Başkan beş katı daha fazla heyecanlanıyor. O dönemi yaşayan, o dönem acıları bizzat çeken bir insan olarak biz mücadele tarafındaki heyecanımız, hesap sorma heyecanımızı anlayabiliyoruz ama bir de onun penceresinden bakmak lazım. Onun bizden çok daha fazla heyecanlanması çok doğal, ayrı saygıyı hak eden bir durum. Ama inşallah hep beraber bu işi en iyi şekilde sonuçlandıracağımıza inanıyorum.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Lütfi Bey 100 yıllık bir camianın sportif, maddi, manevi geleceğiyle, milyonlarca taraftarın duygusuyla oynamıştır

Bana gelen mailden daha kapsamlı ekleri olan bir mail gazetesi Lube Ayar’a da gitti. Sayın Lube Ayar da bu dosyada ifade verdi. Ona giden mail daha kapsamlı ve daha fazla eki var. O da bunun içerisinde. Dolayısıyla elde çok detaylı materyal var.

Biz hukukçu olarak her şeyi her yerde söyleyemiyoruz. İçinde olduğumuz hukuki süreçler var.  O süreçlere de zarar gelsin istemiyoruz. Ama şunu net olarak söyleyebilirim ki bilgi çok fazla gizli kalmıyor. Gerçekler bir gün ortaya çıkıyor. Bize dünyanın her yerinden özellikle Avrupa’dan bir iki kaynaktan çok net, adrese teslim bilgiler geldi. Bu bilgilerin bir bölümü destekli belgeli, bir bölümü anlatıma dayalı ama bizim bildiğimiz hikayelerin tamamını doğrular nitelikte. Dolayısıyla biz bu süreç devam ettikçe hem gelişmeyi hem ilerlemeyi bir yandan anlatacağız, bir yandan da geliyor, artık durmuyor. Lütfi Bey o zaman televizyonda ‘Devletin polisi, mahkemeleri, savcıları, basını, UEFA suçlu ama hiç mi bunların suçu yok?’ dedi. Şimdi Lütfi Beye söylüyorum, bunu söylerken hiç mi yüzü kızarmamış? Zerre kadar yüzü kızarmamış mı? 100 yıllık bir camianın sportif, maddi, manevi geleceğiyle, milyonlarca taraftarın duygusuyla oynamış. Böyle bir şey olabilir mi? Bu, Federasyon Başkan Vekili. Daha da ilerleyecektir. Evraklar çıktıkça daha net konuşacağız. Ben şu an masumiyet karinesi olduğu için lekelememe hakkına saygı duyuyorum. Bizim haklarımıza hiç kimse itibar etmedi o dönem, baştan aşağı o dönem haklarımız ihlal edildi ama ben yine ölçülü kalmaya çalışacağım. On milyonlarca Fenerbahçe taraftarının duygularıyla bu kadar kolay oynanabilir mi? Ve bu kadar kumpasın parçası olunabilir mi? Bu kadar sorumlu bir makamdasınız, mevkidesiniz… Ben ‘basiretsizlik’ dedim, daha ağır kelimelerle de ifade edebilirim ama böyle bir şey olabilir mi? Üstelik bu insanlar hep makbul insanlar olarak kaldılar ki hala da öyleler. Halâ spor dünyasında isimleri geçiyor, kendilerinde konuşma hakkını buluyorlar, yargıda bulunuyorlar ve bunlar itibar görüyor. Bunun gibi çokları var. Karşılaştığımızda yüzümüze bakıyorlar ve hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar. İnsan buna üzülüyor.

Yöneticimiz Fethi Pekin, Lütfi Arıboğan’ın kullandığı ifadeler üzerine, ‘Ağır bir şey söyleyeceğim, onun yatacak yeri yok’ dedi.

Yönetim Kurulu Üyemiz Alper Alpoğlu: O dönemki federasyonumuz bir ilki başardı. AİHM’in spor hukuku nezdinde bir karar vermesine sebep oldular

Şekip Başkan ‘İyi niyetli görmüyoruz’ dedi. Hukuken iyi niyetli görmediğimizi AİHM’de açmış oldukları Mosturoğlu-Ekşioğlu kararıyla bakın sanırım dünyada bir örneği yok. O dönemki federasyonumuz bir ilki başardı. AİHM’in spor hukuku nezdinde bir karar vermesine sebep oldular. Nasıl? Disiplin yargılaması aşamasında polis fezlekeleriyle mahkumiyet kesinleşilmeyen bir hususta bir karara imza attılar. Ve bu imza atmış oldukları karar AİHM’de masumiyet karinesine aykırı kabul edildi ve o dönem almış oldukları tüm kararlar AİHM nezdinde hak ihlali kabul edildi. Bu, şu anlama geliyor: Bu insanlar spor kamuoyunda makbul insanlar olarak lanse ediliyorlar ya hem hukuk düzeninde hem Avrupa ve dünya düzeyinde ülkemize bir ilki yaşattılar ve maalesef ki halâ makbul olarak anılabiliyorlar. Bizim aslında Fenerbahçeliler olarak biraz bunun üzerine konuşmamız lazım. O dönem yapmış oldukları hukuksuzluklar, yapmış oldukları haksızlıklar, o dönem Fenerbahçe’ye FETÖ’nün kurmuş olduğu kumpası hukuk nezdinde legalize etme çabaları ve bu kişilerin bunları yapan kişiler olmaları, hukuk nezdinde netleşmiş olmasına rağmen bunun önümüzdeki günlerde nasıl bu işi bir ağ şeklinde yapmış olduklarının açığa çıkmış olması da, buna rağmen bu insanların kendilerini bu konularda bir şey konuşabiliyor yüzü kendilerinde buluyor olmaları gerçekten değil Fenerbahçe, Türkiye adına utanç vericidir diye düşünüyorum.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Pandora’nın Kutusu bu ihbar yazısıyla açıldı. Hatta yanlış hatırlamıyorsam ihbar yazısında ‘Dahası var’ diyor

Önümüzdeki süreçte daha fazla şeyin ortaya çıkacağına inanıyorum. Bu çorap söküğü gibi gelir. Pandora’nın Kutusu açıldığında bir daha içeri sokamazsınız. Pandora’nın Kutusu bu ihbar yazısıyla açıldı. Hatta yanlış hatırlamıyorsam ihbar yazısında ‘Dahası var’ diyor. O dosyada gizlilik kararı olduğu için dahasını mahkeme araştırıyordur. Ortaya çıkacak. Peki, oradan bir şeyler ortaya çıkınca ne olacak? Herhalde sadece o ihbar eden ile bizim aramızda bir şey değil. Birilerinin isimleri karışacak olaya değil mi? Nasıl ki Lütfi Bey’in ismi karıştıysa başkalarının da ismi karışacak. Onları ifadeye çağıracaklar gibi. Çorap söküğü misali devam eder.

3 Temmuz ile bağlantılı hukuki süreçler zorlu bir şekilde devam etmekle birlikte bizim Fenerbahçe’nin başkaca konularda da 3 Temmuz’u yaşadığımız, ‘geç gelen adalet, adalet midir?’ sorusuna cevap aradığımız süreçler söz konusu. Ben bunlardan altı tane örnek vereceğim. Kronolojik vereceğim. Ve bir soruyla bitirmek istiyorum: Neden Fenerbahçe? Bu anlatacağım 6 konu buna örnek. Takdir kamuoyunundur.

Yönetim Kurulu Üyemiz Alper Alpoğlu: En başında söylediğimizi tekrar ediyoruz; bizim devletle davalaşmak gibi bir amacımız yok. Biz bu davaları masa başında helalleşerek çözmek istiyoruz. Ama tabii ki hukuken de tüm haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz

Biz, FETÖ kumpasına uğradık ve bugün 14 yıl geçmiş üzerinden. Manevi zararlarımızı tazmin edebilecek herhangi bir para birimi söz konusu değil. Maddi zararlarımızla ilgili açmış olduğumuz davalar söz konusu ama ilk günden itibaren söylüyoruz, buradan yine çağrı yapıyoruz; bizim devletle, devletin herhangi bir kurumuyla, devletin en ufak bir yapı taşıyla, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki herhangi bir meslek kuruluşuyla davalık olmak gibi bir gayemiz hiçbir zaman olmadı. Biz her zaman dedik ki, ‘Bizim uğradığımız maddi ve manevi zararlar var ve biz bu zararları dava yoluna gitmeden masada çözmemiz gerekir’ diye gerek Başkanımız ki Başkanımız çok güzel bir kelime kullandı, ‘Helalleşmek istiyoruz.’ Bunu onlarca yerde dile getirdik. Buradan tekrar dile getiriyoruz, tekrar çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki, ‘Biz, masa başında oturup helalleşmek istiyoruz. Hiçbir devlet kurumuyla davalık olmak istemiyoruz ancak bizler hukukçuyuz.’ Belli dava açma sürelerimiz var.  Zaman aşımına uğrayacak noktalar var. Diyeceksiniz ki ‘Resmi başvuruları yaptınız mı?’ Resmi başvurular yaptık. Devletin bütün kurumlarıyla masaya oturup anlaşma yönünde resmi başvurularımızı yaptık. Olumlu sonuçları alamadık. Bu resmi başvuruların ardından davalarımızı açmamamız durumunda hukuken hak kayıplarımız oluşabilir. Çünkü zaman aşımına uğrama söz konusu. Peki, davayı açtıktan sonra masaya oturmak istedik mi? Evet, tekrar başvurularda bulunduk. Sulh başvuruları yaptık, hatta arabuluculuk başvuruları dahi yapmayı düşündük. ‘Buyurun oturalım, anlaşalım.’ Bakın burada mesele rakam değil, mesele Fenerbahçe’nin hakkının teslim edilmesi.

En başında söyledik, ‘Biz, FETÖ kumpasına uğradık. Çok büyük zararlar gördük. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün hakkını arıyor olması bile ayıp. Devletin bizimle masaya oturması lazım.’ Ama biz defalarca ‘Buyurun gelin oturalım ve anlaşalım.’ çağrısı yaptık. Yine çağrı yapıyoruz; ‘Oturalım, anlaşalım.’

Davalarımızın geldiği süreç peki? Bu davaları açalı 4 sene oldu, burada tazminat davalarından bahsediyoruz. Davaların görüleceği mahkemeye henüz karar verilemedi! İki davamızda da aynı şey söz konusu. Ankara’da 8. Asliye Hukuk’ta açmış olduğumuz dava dördüncü senesince Spor Bakanlığı Tahkim Kurumuna gönderildi. Burada değerli üstatlarım var, Şekip Başkanım ve Fethi Bey, yani bu gönderilen yerle ilgili yorum yapamıyoruz. Ne alaka olduğunu düşünüyoruz ama halâ bir şey bulamadık. Tabii oradan dönecek, bu sefer tekrar yeni bir karar verilecek, bir yere gidecek gelecek, belki Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gidecek, bilemiyoruz.

İçişleri Bakanlığı’na açmış olduğumuz dava. Yine aynı şekilde biz o davayı İdare Mahkemesi’nde açtık. Oy çokluğuyla görevsizlik kararı Danıştay’a gitti. Oy çokluğuyla Ağır Ceza’ya gitti. Ağır Ceza önce ‘Görevliyiz’ dedi. Yine oy çokluğuyla, başkanın karşı oyuyla şimdi Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gidecek gibi görünüyor. Onun da tekrar buraya gelmesi, dönmesi bir zaman dilimidir.  İki davamızın birden ben 20 yıllık hukukçuyum, hiç bu zaman kadar açmış olduğum ikisi birbirinden farklı davanın ikisinin birden Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gittiği olmadı. Bu da bir tesadüftür diye düşünüyoruz. Ama geldiğimiz noktada sürecin çok fazla uzuyor olmasını ben, konjonktüre yakıştıramıyorum. En başında söylediğimizi tekrar ediyoruz; bizim devletle davalaşmak gibi bir amacımız yok. Biz bu davaları masa başında helalleşerek çözmek istiyoruz. Ama tabii ki hukuken de tüm haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Fethi Bey’in de dediği gibi süreç şu an en başına döndü.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Baktık Türkiye’de bir yere varamıyoruz diyelim, bunun AİHM süreci var, mülkiyet hakkı, adil yargılanma süreci var. Bunların ikisinin de ihlâli söz konusu. O zaman bunun sonuçlarına kim katlanacak? Türkiye Cumhuriyeti ve biz böyle bir şey istemiyoruz

Hukuk bilgisi olan her hukukçu, sadece Türk hukukçular değil beynelmilel. Burada bize yapılan olağanüstü bir kanunsuzluk olduğunu dile getirir, bunun aksini söyleyen kimse de çıkmıyor dikkat ederseniz. Zaten çıkması da mümkün değil kesinleşmiş beraat kararları var. Bu davalar eşi benzeri olmayan numune davalardır. Bunu oturarak, sulh yaparak çözmemizin bir faydası olacaktır. Bunu eğer masada bitirebilirsek emsal teşkil etmez. Emsal teşkil ederse AİHM de emsal teşkil edebilir. Baktık Türkiye’de bir yere varamıyoruz diyelim, bunun AİHM süreci var, mülkiyet hakkı, adil yargılanma süreci var. Bunların ikisinin de ihlali söz konusu. O zaman bunun sonuçlarına kim katlanacak? Türkiye Cumhuriyeti ve biz böyle bir şey istemiyoruz. Stadımızın neden bedelsiz olduğunu da anlatalım Şekip Bey daha iyi özetler. Hak etmediğimiz bir şeyi biz talep etmiyoruz.

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Fenerbahçe kendi imkânlarıyla devletten bir lira yardım almadan bu modern stadı yaptı

Başlangıçta stadımızın mülkiyetinin tamamı bize ait. O zamanki genel müdürlük ile yeni bir stat yapılma konusunda bir anlaşma yapılıyor. Burada mülkiyet paylaşımı yapılıyor yarısı kulübe yarısı bakanlığa ait olacak ama stat yenilenecek. Sonra bakanlık diyor ki ‘Bu benim mevzuatıma aykırı, ben başkasının üzerine ait mülk üzerine stat yapamıyorum.’ Fenerbahçe kendi hissesini veriyor ve bu şekilde tamamı bakanlığa geçiyor. Bakanlık daha sonra 30 yıl boyunca stat yapmıyor ama mülkiyet geçmiş oluyor. Daha sonra Fenerbahçe kendi imkânlarıyla devletten bir lira yardım almadan bu modern stadı yaptı. Başlangıçta fikir neydi? Eski stat yenilenecek, bakanlık kendi kaynaklarıyla yapacak, mülkiyetin yarısı Fenerbahçe’ye yarısı da bakanlığa ait olacak. Bu olmayacağı anlaşılınca tamamı veriliyor ama stat hiçbir şekilde bakanlık tarafından yapılmıyor. Geri isteme sebebimiz şu; mal zaten bizim. Galatasaray veya Beşiktaş’ın stadı gibi değil durum. Buranın mülkiyeti başlangıçtan itibaren tapulu olarak bizim. Biz yaptıktan sonra diğer bütün statları devlet yaptı, stadın kendisini yapan tek biziz.

Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin: Biz 20 tane branşta faal durumdayız. Bütün madalyaları da biz alıyoruz. Bütün millî takımın aldığı madalyaların tamamı da bizden

Bu dosya önemli bir dosya. Dosya da Danıştay’a gitmiş bakalım dedik eksik bir şey var mı, yok mu? Fazla bir şey bulamadık, Danıştay’dan karar çıktı ve karar düzeltmeye gittik. Karar düzeltme aşaması devam ederken bize bir bilgi geldi. Süper Lig’de iki tane kulüp var ki bunlarla ilgili yönetmelik var. Bir spor kulübünün devletin mülkiyetinde olan bir stadyumu bedelsiz olarak nasıl tahsis edebileceğine dair yönetmelik var. Orada bazı kriterler var ve Fenerbahçe bunları fazlasıyla yerine getiriyor. Nedir o kriterlerden bazıları; ‘6 tane olimpik branşta faal olacaksınız’, biz 20 tanede faal durumdayız. Bütün madalyaları da biz alıyoruz bu arada. Bütün millî takımın aldığı madalyaların tamamı bizden, %25’inden fazla sporcu da bizden… Bakıyoruz o söylenen iki kulübe böyle bir branşları var mı o da belli değil. Bu bilgiyi resmi şekilde dosyaya sunabilmemiz için elimizde belge olması gerekiyor, duyumlarla olmuyor bu işler. Aklımıza Bilgi Edinme Kanunu geldi, bu arada o kulüplerden bir tanesi bana bunun doğru olduğunu söyledi, belgelerini de gösterdi bu arada ama onu da sunamıyoruz. Bilgi Edinme Kanunu’na göre bakanlığa sorduk. Bu kapsamda bedelsiz tahsis ettiğin kulüpler var mıdır, varsa hangileridir? Bakanlık bir yazı yazdı bize ‘Bu Bilgi Edinme Kanunu’na girmez’ dedi ve bilgiyi bize vermedi. Biz bu kararı yargıya taşıdık ve yargı lehte karar verdi. Bu kararın geldiği gün de karar düzeltme kararı kesinleşti. Ne oldu? Orada yeniden yargılama sürecine başladık ve yeniden davayı açtık. Kararda bakanlık istediğine isteğini verir tarzı bir şey var. Nerede eşitlik ilkesi? Fenerbahçe’ye vermeyeceksin de kime vereceksin, bir de bunun cevabını bekliyorum ben bu ikisine mi vereceksin? 13 Mart 2025’te de Anayasa Mahkemesi’ne bu konuyla ilgili başvurumuzu yaptık. Oradan bir karar çıkacak mı? Çıkacak. Ne oldu peki bu iyi mi, güzel mi? Bu idari sistemimizin, yargı sistemimizin itibarı için olumlu bir şey mi bu?

12 Mayıs 2012’ye gelelim stadyum olayları. FETÖ’cü polisler, meşhur biber gazları, stat yanıyordu… Biz başkanımızla birlikte locada maçı seyrediyorduk, başkanımız aşağıya ineceğim dediğinde tutmaya çalıştım ama silkelendi, indi ve koptu gitti. Belki hepimiz yanacaktık ya da orada bir galeyan çıkacaktı yüklenecektik kapılara birbirimize ezip ölecektik. 13 yıl geçti bu polisler yargılanmadı, failler ortada yok.

10 yıl evveline gelelim… 4 Nisan 2015 tarihinde Rize-Trabzon havalimanı istikametine gitmekte olan takımımıza silahlı saldırı. Nerede bunların failleri? Yok. Kaldı ki bu davanın sürecinde o kadar iyi ve titiz emniyet soruşturma süreci var ki, faillerin kim olduğu orada var.

Biraz yakın tarihe gelelim… 4 yıl önce Türkiye Futbol Federasyonu’na yapılan 1959 öncesi şampiyonluklarımızın başvuruları. Ne zaman yapmışız? 6 Mart 2021. Nerede komisyon, nerede karar sadece soruyorum. Evet ya da hayır, haklısın ya da değilsin. Neden bu rafta? Daha önceki TFF Başkanı, ‘Gerekli komiteyi kurduk’ derken yalan beyanda mı bulundu? Bilemiyorum ya da 4 senedir araştırıyorlar mı? Biz burada da AİHM’ye gittik. 5 tane soru ilettik, 30 Haziran’a kadar cevap verme süreleri var. Oradan da bir şey çıkacak. Say-say bitmiyor.

Stadımızın isminin değiştirilme talebi… Yok efendim bir şehirde iki tane Atatürk isminde stadyum olmazmış. Basit bir yönetmelikte bahsedilen bir şey bu. İstenirse bu yapılır. 2 yıl oldu hatta daha da fazla olumlu ya da olumsuz bir cevap yok, duruyor.

Kayseri’de taraftarlarımızın maça alınmaması… Kayseri’de güvenlik gerekçesiyle taraftarlarımız stada alınmıyor. Adı bile belli olmayan tweetler, işte gidiyoruz Kayseri’ye diye yazılar yazmışlar. Bu güvenlik sebebi oluyor. Bu haksız hukuka aykırı kararı biz mahkemeye götürdük. Ne oldu? 30 Nisan 2025, bak işte zaman geçince her şey ortaya çıkıyor… Ankara Bölge İdari Mahkemesi tarafından bu kararın hukuka uygun olmadığı tespit edilmiştir. Demek ki bu keyfi bir uygulamaymış. Ben de diyorum ki ‘Bunlar neden hep bizim başımıza geliyor?’ Bunları daha da çoğaltabiliriz. Bunların hepsi basına yansımış, camiamız içerisinde çokça konuşulmuş konular.

Yönetim Kurulu Üyemiz Alper Alpoğlu: Fenerbahçe’nin 2010-2011 sezonu şampiyonu olduğu hem ulusal hem de uluslararası tüm yargı mercilerinde tescillendi

Oynanmayan Süper Kupa finali maçımız hakkında 3 konuda başvuru yaptık fakat 4 senedir bu konular hakkında hiçbir türlü yanıt alamıyoruz. Bunlardan biri 1959 öncesi şampiyonluklar basit bir karar alacaklar ve alamıyorlar, 2010-2011 Süper Kupa finali bu ülkede oynanmadı, hatta o dönem için oynanması yönünde bir karar alındı sonra sürüncemede bırakıldı. Nedir bu kararı aldırmamaya iten şey anlamış değiliz. Fenerbahçe’nin 2010-2011 sezonu şampiyonu olduğu hem ulusal hem de uluslararası tüm yargı mercilerinde tescillendi. En basitinden TFF’den başladık, tahkimden devam ettik, CAS İsviçre Federal Mahkemesi’nin ve en son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin buna ilişkin bütün kararlarında Fenerbahçe’nin 2010-2011 sezonunun şampiyonu olduğu net bir şekilde biliniyor. Yargı süreci vardı o da bitti ve tescilli. Beşiktaş’ta o sezonun Türkiye Kupası şampiyonu, bir ara iade ettiler sonra geri aldılar ama sonuçta şampiyonlar. Federasyon tarafından da tescilli. Biz diyoruz ‘Bu maçı oynatın’ ama cevap alamıyoruz. 4 senede 4 federasyon değişmiş, 2010-2011 Süper Kupa finalini oynatma yönünde bir karar alamamışlar. Diğer başvurumuz da Trabzonspor’un sitesinden 2010-2011 sezonu şampiyon ibaresinin kaldırılması. Bu da şöyle önemli hem Fenerbahçe hem de halka açık bir şirket olduğu için bu yazıyı da oraya yazdıkları için yatırımcıyı manipüle edebilir. Bununla ilgili başvurumuza da bir cevap yok. Neden bizim başvurularımız sürüncemede kalıyor, bir geri dönüş alamıyoruz bunun cevabını izleyenlere bırakalım diyoruz.

Divan Kurulu Başkanımız M. Şekip Mosturoğlu: Fenerbahçe’nin varoluş felsefesi kuruluş tüzüğünde yazıyor. Kurtuluş Savaşı’na, vatanın savunmasına sporcu nesiller yetiştirmek, onlara idman yaptırmak

Fenerbahçe’nin varoluş felsefesi kuruluş tüzüğünde yazıyor. Kurtuluş Savaşı’na, vatanın savunmasına sporcu nesiller yetiştirmek, onlara idman yaptırmak. Müzemizde de var isteyen gidip bakabilir. Kuvâ-yi Milliye ruhu aslında bize kuruluşumuzdan beri aşılanmış ve Atatürk’ün de Fenerbahçe taraftarı olmasından dolayı övünen bir kulübüz. Bütün felsefemiz, yaşayışımız buna dönüktür. Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu iddiasındayız ve böyleyiz de. 3 Temmuz bitti, bu süreç sonlandı, bir daha böyle bir şey yaşanmayacak diye düşünüyorsak yanılırız. Hep uyanık olmamız ve saflarımızı sık tutmamız lazım. Bu mücadelenin bitmediğini aklımızda her zaman tutmamız gerekiyor. Yaşanan olaylar, günlük yaşanan olaylar bunun bitmediğini zaten bize gösteriyor.